Ayvalık 10.07.14

Bir önceki akşam Ayvalığa gelmişiz. O gece sahilden bir motor ile anlaştık, sabah erkenden Çıplak Ada'ya gideceğiz. Sabah ben dahil tüm aile pofladı. Üstelik erkek yeğenler Can ve Kaan sabah Ayvalığa gelmişler. Onlar da gelsin, kızlar uyansın, toplanılsın derken sabah 9:30'da bineceğimiz tekneye 11:30'da anca bindik. 

İlk telefon Sinan'dan geldi. Saat 2 gibi. Gelmişler; "hudut kapısı" yazılı yerdeler. Biz o sırada Cunda açıklarındayız. Huzursuz oluyorum. Milleti çağırıp kendi partisine geç kalan biriyim. Neyse ki nazımız geçiyor.

Karaya çıkıp Macaron Konağı'na gidiyoruz. Eşyalar toplanıyor. Kızları öncü birlik babında limana yolluyoruz. Biz vardığımızda millet orada. Hızla "bilet ve diğer işler" için Turyol'dan Kadir'e gidiyorum. Bir saatlik bir telaş sonunda motora binmeye hazırız. Bizim için (valla Kadir öyle dedi) ek sefer konduğundan bizim sayılabilecek bir teknedeyiz.

Ada'ya geldiğimizde pasaport işi kısa sürüyor. Tabii sadece vizenin olduğu pasaportu getirenler için. Yani Ahmet hariç. Neyse ki Yunan polisi yardımcı. Bir sonraki doğumgünümü başka adaya ya da ülkeye götürürüm korkusuyla "öylesine gelenler için vize programı" kapsamında vize veriyorlar. Ama 1.5 saat sürüyor.

Ahmet'i, Serra'nın ve Yunan polisinin emin ellerine bırakıp, otobüsle otele gidiyoruz. Akşam yemeği vakti. Herkes "ne yicez" diye soruyor. Nurkan Panayuda köyünde bir restoran ayarlıyor. Otele yerleşince otobüsle oraya gidilecek. 

Restoran bir liman içine yerleşmiş dört tavernanın sonuncusu. Saat 21:30. 33 kişi mekana giriyoruz. Bizden başka iki masa var. Garson/Sahip kılıklı bir adam geliyor. 5 dakikada verilen siparişi (herşeyden getir) 10 dakika içinde tüm masaları donatacak şekilde hazırlıyorlar. Aferin. Yemekler bu işlerden anlayanlar tarafından beğeniliyor. Şikayet eden yok. Kedi aleminden hiç hoşlanmayan Aplam Nuray bile oturuyor.

Bodrum'da bir büfede ödenecek kadar hesap geliyor. Ve Rum garson/Ellidemidillide iletişimi başlıyor. Sonraki üç gün boyunca devam eden bu iletişimde biz makul bir bahşiş bırakıyoruz (%8 ile %10 arası), garsonlar önce bunu kabul edemeyeceklerini söylüyor, sonra boynumuza atlıyor. Ağlayan, karısına "Adriaaaaan" diye telefon eden, işi bırakıp emekli olan çok.

Otele dönüyoruz. Millet yol yorgunu. Uyuma vakti.

 

Mytilini, 11.07.14

Sabah 7:30'da uyanıyorum. Etrafta bizden kimse yok. Aşağı indiğimde sadece Şerife'yi görüyorum. Ekip uyuyor. Tüm ekip için kahvaltının bitmesi öğleni buluyor. Bu sırada plaj aranıyor. Otel'den alınan bilgiye göre otelden çıkıp güneye yürüyünce (500 m./1 km./1.5 km.) bir plaj var. Sportif olanlar yürümeye başlıyor. Diğerleri taksiyle.

Mekanın adı Kohilia Beach. Bizim Bodrum plaj konseptlerine yakın bir yer. Denizi güzel, yemeği bayağı güzel, servisi makul bir mekan. Onca insan serilip pofluyoruz. Garson kız dolanıyor. 39 kişi devamlı yer değiştirip hesabı kitabı karıştırmasına yol açıyoruz diye müthiş huzursuz. Akşam 17:00 civarına kadar bizim alem, onun kabus devam ediyor.

Kalkarken Sinan kızdan hesabı istiyor. Kohilia Beach üst yönetimi, garson ekibi ve yeminli mali müşavirleri toplantı yapıp hesabı açıklıyor. Sinan toplama %9 ekleyerek kıza veriyor. Kız önce şaşkın, sonra ağlamaklı boynumuza sarılıyor. Böyece adam başı 1.2 avro bahşiş verip öpücük aldığımız ilk mekanla tanışıyoruz.

Süslenip püslenme ve otelden doğumgünü mekanına kalkacak otobüse yetişme vakti.


Otobüse binip Skala Skamineas'a hereket ediyoruz. Ada'nın Kuzey ucunda bir köy. Universal Studios üretimi gibi bir yer. Daha önce kaç kez gidersen git, gördüğünde yeniden sevdiğin bir yer. "Dut Ağacının Altı" isimli restorana gidiyoruz. Sahibi Vangelis bizi karşılıyor. Herşey hazır. Ekip etrafı dolaşıyor, hatıra alıyor ve yemeğe geçiyoruz. Müzik ekibi de hazır.

Kendi doğum günüme "süper bir geceydi" demek aslında ayıp; ama bence öyleydi. Yemek, "Smyrnios" (İzmir'li Kadın) rakısı, müzik, mekanı paylaştığımız ve ertesi gün evlenecek bir çiftin ailesi olan grup, mehtap; herşey güzeldi. Özellikle arada bir sahne alan şarkıcı çok iyiydi. Asıl şarkıcı kadının o şarkı söylerken gülmekten yerlere yatmasına rağmen. 

Günü devirdikten sonra dönüş yoluna geçiyoruz. Otobüste herkes uyuyor.

Mytilini, 12.07.14

Sabah geç kalkılıyor. Sabah motoru ile ayrılanlara teşekkür etmek için erkenden uyanan ben bile onlara el sallayıp yatmaya gidiyorum. Öğlen gibi toparlanan plaja gidiyor. Akşama kadar kendimize gelmeye, denize girmeye, "günün garsonu" olan Yorgo'yu taş etmeye devam ediyoruz. Akşam ekibin yarısı dönüşe geçecek. Bir hayli kaynaşmış bir ekibiz. Herkes birbirini uzun zamandır tanıyormuş kadar yakın ve sıcak. Özellikle genç ekibi süper. Analar bablar alemdeyken iyice genleşmiş olan sınırların içinde öğlen şaraba biraya girip akşama kadar alem yapıyorlar. "Inroduction to Rakı" programı bile var. Bunları gezi sonunda nasıl toparlayacağımızı düşünsek de, evlatlardan eminiz. Hepsi sağlam.

Akşam üstü Ayvalık motor ekibi ayrılıyor. Beach'te vedalaşıyoruz. Otele dönünce "Kalderimi'ye" gidiyoruz. Önceden yer ayırttığımızı zannettiğimiz halde rezervasyon görünmüyor. Ama Lena masaları yaratıp bizi oturtuyor. Yemekte müzik de var. 10:30 gibi kalkıp otele dönüyoruz.Otel'de düğün var. Kimimiz ona bakacak, kimimiz Hollanda-Brezilya maçına takılacak.

O sırada Ayla telefon ediyor; Hakan'ın ateşi yükselmiş. Hemen hastaneye gidiyoruz. Hastaneyi anlatmak için kelimeler iktifa etmez; 1970 yıllarından Türk filmlerindeki hastaneleri hatırlayın, işte öyle. Ama doktorlar iyi. Hakan'ı acilden servise çıkarıyorlar. Ve "Operation Rescue Hakan" başlıyor.

Mytilini 13.07.14 (ORH)

Sabah 03:00 gibi otele dönüyorum. Oya, Nurkan, Kaan, Ayla ve Ben toplantı yapıyoruz. Amaç Hakan'ı biran önce vatan topraklarında doğru dürüst bir hastaneye ulaştırmak. Özel uçak ve helikopterden sürat motoruna birçok alternatif değerlendiriliyor. Ama hastaneden çıkıp çıkamayacağı belli olmadığı için üzerine yatıp sabah çalışmaya karar veriyoruz.

Sabah Kadir (Turyol), Bayram (Vraiamis), Fatih (Fotis) aranıyor. Edremit'de Körfez hastanesi ayarlanıyor. Doktorlar saat 17:00 gibi antibiyotik takacak ve 17:30'da taburcu olacağız. Ekip yine Kohilia beachde. Ben de oraya gidiyorum. Akşama doğru hastaneye dönüyorum. Hakan biraz daha iyi gibi. Ama ateş riski var. Taburcu olup limana geliyoruz. Limanda Yunan polisi Hakan'ın arabayla gemiye kadar gitmesine izin veriyor, Ayla'yı önden alıyor, sağsalim kaptan köşküne yerleşiyorlar.

Grubun geri kalanı otobüsle geliyor ve limandan ayrılıyoruz. Hafif deniz var. Ama olaysız bir geçiş oluyor. Ayvalık'ta Hakan'ı ve onu hastaneye götürecek olan Yurdakul ailesini ayrı kapıdan sokup yolluyoruz. Kalanlar da 15:20 dk arasında gümrükten geçiyor.

Ayrılık vakti. Sarışıp vedalaşıyoruz. Biz Cunda'da Aygen'lerle bir gün daha kalacağız. Herkes yoluna gidiyor. Hepsine teşekkür ediyorum. Yarım asırda bu kadar düzgün insanı nasıl tanıöışım; hayret ediyorum.